ZORAKİ SURVIVOR
ZORAKİ
SURVIVOR
Dün kardeşimle,
toplumda herkesin sürekli konuştuğu gibi diyet üzerine sohbetteydik.
Malum,
yediden yetmişe herkesin tek konusu. Toplumsal
dayatmalar sağ olsun.
Herkes
diyetisyen, herkes uzman, herkes doktor olmuş bu konuda.
Tek
sorun herkes uzman, herkes doktor herkes diyetisyende, herkesin de büyük
çoğunluğu şişman…
Neyse,
baktık beceremiyoruz diyeti, okuyoruz olmuyor, diyetisyenlere gidiyoruz
olmuyor, kendimizce tek çözüm bulduk.
Adaya
düşmeyi dileyelim, evrene mesaj niyetine, niyet ettim, diyet etmeye…
Allahım
duy sesimizi,
Şöyle
iki aylık bir kamp gibi olsun ama, suyunu
çıkarmaya gerek yok, bir mahrumiyet bölgesinde iki ay geçirelim, sonra nasıl
oluyorsa kurtulalım gelelim. Bence basit ve akılcı çözüm. J
Tom Hanks’in
filmi gibi ya da survivor tarzı bir yer olsun. Deniz, güneş, manzara full,
yiyecek içecek sınırlı…
Uçak
korkusuyla başlamıştı zaten sohbet,
şimdi gelelim hayale, biz iki kardeş tatil için uçarak yurt dışına giderken,
birden turbülans, ağır hava koşulları derken, uçak acil iniş yapıyor. Yalnız
küçük uçakta sadece kardeşim ve ben varız, kül kedisinin üvey kız kardeşleri
gibi… Uçak zangır zangır titrerken altımıza yaptığımız, kısımları kesiyorum. Hayalinde
bir edebi var yahu… Biz iki kardeş birbirimize sarılmış dua ederken (Allahım
artık iyi kızlar olacağız, dedikodu yapmayacağız, çok yemeyeceğiz amin )
hostesimiz acil inişe geçtiğimizi bildiriyor ve kaydıraklarla denizin ortasına
iniyoruz.
Hosteste
bir çirkin, sormayın, nereden buldularsa artık J)Gudubet,
altmış yaşında bir karı afedersiniz. Olmazsa ada da keser yeriz biz bunu…
Kaydıraklar
filmlerdeki gibi açılıyor. Ben büyük olduğum için önceliği kız kardeşime
hemşireme bırakıyorum, hafif ittirmem sonucu, Duygu zırt kayıyor. Ardından ben
tüm ihtişamımla hemşiremin üstüne kayarak, hemşiremin boğulmasına sebep
olurken, çok şükür el ele tutuşup suyun yüzüne çıkıyoruz. Tabii bizim tatil
için aldığımız ve uçakta dahi taktığımız Türkan Şoray şapkası, gözlükler hepsi
bir tarafa savruluyor.
Ti
teber mer şahi (bu kelime bu yazıya fazla büyük ya neyse) ıslanmaktan vücudumuza yapışmış seksi
kıyafetlerimizle (tayt-tshırt kombini), tırtıl halimizle başlıyoruz, stilli
kulaç atmaya. Ama ne kulaç, kıyıya çıkmamız şart, ben tabi Duygudan daha stilli
yüzdüğüm için, biraz öne geçiyorum. Ayak çırpma, çılgın kulaçlarla Duygu da nihayet
yetişiyor, gözlerimizdeki şok ifadesi ile, başlıyoruz yüzmeye, ama ne yüzmek,
çırp çırp çırp, ters yüz, düz yüz, kelebekleme, kurbalağama, yok anam ilerleyebilene
aşk olsun.
Neyse
efenim, zoraki survivor bizim için başlıyor, evren aldı mesajı tabii,
yaklaşık
bir beş saat yüzdükten sonra kıyıya vuruyoruz, bildiğin balinalar gibi…
Haşatımız
çıkmış, ama bu arada iki kilo vermişizdir yani, e uçakta altımıza da kaçırdık,
yarım kiloda oradan düş. Oh maşallah 2,5 kilo gitti bile iki günde. Yemişim
diyetisyenleri, yok bir parça peynir, yok 1 dilim ekmek, ekmek ekşi mayalı
olsun, o olmasa bu olsun, bak, 2,5 kilo gitti bile, poah…
Eee
haliyle biraz uyuyoruz, valizlerde yok, olsa çakacağız birer novalgine,
kemiklerimizin ağrısı geçecekte yok anam yok,
tam
dalacağız, bir bakıyoruz gudubet
hosteste çıkmış kıyıya, tövbe yarabbim. Hiç yüz vermiyoruz çirkin şeye.
Bir
yarım saat içimiz geçtikten sonra, hostes o kadar horluyor ki uyumak ne mümkün,
her ikindi de olduğu gibi, şöyle çay yanına milföy pastamı yesek diye
düşünürken, bir adaya düştüğümüz gerçeği hasıl oluyor bünyemize, ve avaz avaz
ağlamaya başlıyoruz.
Sarılıyoruz
iki kardeş birbirimize saatlerce ağlıyoruz, sanırım su kaybından da bir yarım
kilo gitmiş olabilir.
Bundan
yazı dizisi çıkar da, ben iki ayın sonuna geleyim.
İki
ay geçmiş, Şoku atlatmışız, manzara süper, deniz süper, ağaçlarda meyveler, çok
acıkırsak tutuyoruz balıkları suşi niyetine götürüyoruz, sürekli ağaçlara
tırmandığımızdan ve gün içinde sürekli hareket halinde olduğumuzdan vermişiz
birer on beş kilo kadar. Hayal bu ya, bronzlaştıkta tabii, fıstık gibiyiz.
Hosteste
iyi kadınmış, arkadaşta olduk. Onun metabolizması yavaş olduğu için sadece bir
kilo verebildi hostes. J)
Telefon
olmadığından , birbirimizle sohbette ettik, tanıştık tekrardan kardeşimle
sanki.
Biraz
kaşlarımız çıktı, Mustafa Keser tadında, biraz dip boya zamanımızda gelmiş
olabilir Kibariye tadında ama, vücutlar yıkılıyor. Kıl tüy dediğin nedir, hele
bir kurtulalım, cilalanırız evvel Allah.
Selametle,
sevgiyle, hayalle…
Bugün
Pazartesi hadi diyete o halde.
G.Banu
KOCATEPE
Temmuz
2016
Yorumlar
Yorum Gönder