YUTAMADIKLARIMIZ...

 

Bugünlerde içimden geçen ancak hayata geçemeyen söylemler var, yapmak istemediğim halde naiflikten, düşünceli olmaktan,  tabulardan, yetişme tarzından yapmak zorunda olduklarım var.

Değerlerimiz nedeni ile yüzüne söyleyemeyeceklerim, ancak içimde çığ gibi büyüyen kelimeler yığını var.

Bir deniz, uçurum, yar kenarında höykür höykür döküleceklerim var.

Sonrada , höykürmemişçesine yeniden,  hiçbir şey olmamış gibi başka türlü başa sarasım var.

Kelimeleri yutmak da, boğazında ağzında büyütmek de ;  tıpkı lokmaların iyi pişmemiş etin, ağızda büyümesi  gibi. Tükürsen bir türlü, yutsan bir türlü.

Hayat hassas insanlar için cehennem imiş,

Erciyes’ten seslenesim var,

-          Adana et ve balık kurumundaki insan olamayacak kadar kötü olan adamın acilen  cezalandırılması için,

-          Trip atanları anlasam da, takmamayı öğrenemediğim için,

-          Bulunmak istemediğim ortamlarda toplumsal normlar ve kendi iç hapishanem sebebiyle  katılmak zorunda hissettiğim için,

-          Yer yüzündeki tüm adaletsizlikler için;

-          Dünyanın merkezine sadece kendini koyanlar için,

-          Etinden, sütünden, kılından, tüyünden sürekli nemalananlar için ;

-          Toksik konuşup, enerjimi çekenler, emenler  için,

-          Tüm bunların beni üzmesine izin verdiğim için,

-          Merhamet ve güzel bir Dünya için…

 

Tüküremeyip, yuttuğum her kelime için,  

Avaz avaz  bağırmak istiyorum.

 

Güneş Banu…

Yorumlar

Popüler Yayınlar