BİR EVLİLİK TERANESİ
Sevdiğim bir dostumla bugün muhabbet ederken , laf ilişkilere,evliliklere geliverdi. Hani şu kırk delinin kuyuya taş atması misali… Banu; ’’ işte yazacak bir konu sana , yazsana içinden geldiği gibi, sen bulursun bir şeyler ’’ dedi… veee kafamda bir şimşek çaktırdı ne yalan söyleyeyim.
Şunun şurasında yirmi yıllık evlilik devirmiş kadınım. Hatta flört dönemini de koyarsan yirmi beş. Baksana sanat camiasına hanımlar dokuzuncu, onuncu aylarını kutluyorlar. Pe heyyy siz bir durun bakalım, azıcıkta biz konuşalım. Gerçi kırk yıl bir yastığa baş koyanları dinlemek lazım ama bizde yarılamışız Dante gibi…
Şimdi neresinden başlasam, yazımın başlığından da anlaşılacağı gibi bir teranedir evlilik yada sürekli uzun ilişki diyelim. Şimdilerde seviyeli birliktelikte denir buna, bazılarının kutsal dediği , enteresan , meşakkatli, emek olmadan yemek olmayan, bir o kadarda keyifli ilişki yumağına.
Ben gözümü açtığım ilk adamla evlenen, parayı, statüyü, şimdiki akıllı mantıklı kızların sorguladığı soruları hiç düşünmeden ‘’evet’’ diyenlerdenim. Mantık falan hikaye. Sadece kalbimin sesini dinledim. Gençken araya aldığımız reklamlar olmadı mı? Oldu… Ama şimdiki kabul edilebilirlik düzeyinde reklam değildi bunlar, küçük flörtleşmeler , masum sohbetlerin ötesine gitmedi diyelim. Şimdi öyle mi ya, yıl 2012… Türkiyenin durumu belli, malum az gelişmiş ülkelerden sayılıyor ama; taklit ve özenti anlamında ilk sıralardayızdır.Çok gelişmişiz mübarek,kimselerden geri kalamayız. Aaaaaa Amerikalardan, Avrupa Birliği üyelerinden neyimiz eksik kardeşim, istersek sıraya dizeriz, canımız kimi isterse onu alırız. Bu böyle biline.Reklam alırız,film çeviririz,iyisini bulana kadar.
Şimdiki hatunlara gelelim, sanki ben başka zamanda kalmışım gibi oldu ama, araya bırak reklam almayı, tüm fragmanlarda başroldeler, sırf güzel bir filmin baş kahramanı olabilmek için. Hatta kahraman olabilmek için bazen iki üç film çevirenler var. Hangisi tutarsa, hepsinde bir kusur arama, kendileri Kadı kızı ya… Yok eğitim şart, yok aile önemli denk olacak, yok kafasını sokacak evi olacak, yok işi gücü olacak,statüsü olacak,kibar olacak,parası olacak,ensesine vur lokmasını al olacak,ya sen, ya sen de neler olacak?
Oysa işin özü basit gibi geliyor bana. Bu yazıyı yazan kişiyi, sakın yetmişlerde, ununu elemiş, duvara asmış misali diye düşünmeyin. Kahraman olmaya çalışanların yaşına yakın, belki daha genç… Kim bilir? Ruhun hangi yaşa aitse o yaştasındır.
Bence sevgiden de önemli bir konu var. Kendini bileceksin, farkında olacaksın. Beklentiye girmeyeceksin, o eskidendi, değil mi ki sen artık batıyı istiyorsun, ayaklarının üzerinde duracaksın. Çalışacaksın, katkıda bulunacaksın. Bunlar olmadan eşitiz diyemezsin. Ama bu ilişkiyi yürütmek istiyorsan, benimkiler neden olmuyor diyorsan, yıllarca bıkmadan ,usanmadan, terane olacaksa ilişkin SAYGILI olacaksın. Kendine ve ona. Sonra seveceksin. Saygı ile birlikte sevgide geliyor endişelenme…
Bence uzun ilişkide mutluluğun sırrı bu kadar basit.Dokuz ayıda kutlarsın,yirmi yılı da,elli yılı da…
Kalın sağlıcakla,az fragmanlı,bol reklamlı olması dileğimle,tabii kendi filminiz içinde…
G.Banu KOCATEPE
Çok güzel bir yazı bayıldım cidden.sevgiler derya:)
YanıtlaSilTeşekkürler :)
Sil