ÇİNGENEM,ÇİNGENEM :)

İzinli olduğum günlerden biri, balkonda keyif ile çayımı yudumluyorum.Apartmanın önüne atılan kırmızı yıpranmış koltuklar görüntü kirliliği yaratmakta. Tam bunları düşünürken ben, en fazla on yedisinde Roman olduğunu düşündüğüm eski püskü çöp arabası ile bir Çingene çocuğu yaklaştı.

Ne çocuk, ne büyük, tipik Roman, sarı saçlı, kemikli yüzlü ve oldukça zayıf bir ergen.

Tıpkı üzerine titrediğim, bazı geceler ona bir şey olacak diye kabuslar içinde uyandığım, en az iki dili olsun diye kolejlere yolladığım, yediğini,  içtiğini düşündüğüm oğlum gibi.

Tertemiz bir suratı var. Kulağına kulaklıklarını takmış, belli ki cebinde bir müzik aleti ya da telefonu var. Bizim şımarık ergenuslarınkilerden olmadığı aşikar. Neticede Ses çıkaran cinsten. Ayağında marka olmayan hayatında sadece rüyasında markanın hayalini kurduğu son derece sıradan ama rahat ve ayağına göre bir ayakkabı.Kirli bir kot ve sarı bir gömlek var.Saçları güneşten gölgelenmiş, meşhur futbolcuların para verip yaptırdığı cinsten ama onunkiler doğal. Röfleli gibi.

Son derece rahat tavırlarla gelip koltukları sökmeye, içlerindeki demiri almaya çalışıyor. Hiç telaşı yok. Uğraşıyor didiniyor , o eski püskü koltukların iskeletini alma derdinde.

Bu arada kendi iskeleti eğiliyor bükülüyor.Ter içinde bıkmadan usanmadan çalışıyor. Belki sonucunda üç tl, belki beş tl alacağı iskelet için çaba harcıyor.Bu arada çıkan kumaş ve keçe gibi parçaları toplayıp çöpe atacak kadar nazik ve duyarlı. Etrafıyla ilgisiz sadece işine odaklanmış. Var ise Yarini, sevdiğini düşünüyor gibi. Hayatın tam içinde. Tüm bunları düşünürken eve ekmek götürme derdinde.

Keyif yaparak başladığım çay keyfim beni hüsranın, hüznün  tozlu yollarına götürdü.

Hepimiz aynı yollardan geldiğimiz halde, sperm ve yumurta olarak, aynı havayı soluyup aynı Ülkede olduğumuz halde, aradaki fark içimi acıttı.

Şimdi ben Ergenusuma Pazar sabahları gazete alır mısın paşam  dediğimde  (sürekli okkalama halindeyiz biz ve bizim gibiler) yaşadıklarım ve homurdanmaları aklıma geldi.

Ah anne, of anne, gene mi ben anne. Hep ben ama anne. Aman anne, bak gazeteyi alırım ama üstü benim anne. Haberiniz olsun IPHONE 6 çıkıyor anne. Ben o ayakkabıyı aldırdığımda bilmem ne (Nike,Adidas, cart curt) henüz yoktu,  ben onu istiyorum anne.
Şu harçlıklarımı ay başlarında toptan alsam diyorum anne.

Bende diyorum ki ve düşünüyorum ki, yaşattığımız bu lüksün farkına varsınlar. Gene bir elleri yağda, bir elleri balda olsun ama bu yaşıtlarını da görsünler, bilsinler.Üç lira için mücadelesini görsünler.

Dışarıda bambaşka hayatlar var.

Tüm bunları düşünürken o güzel yüzünü balkona doğru çevirdi ve göz göze geldik. Gülümsedim ve kendisine duyarlılığı için teşekkür ettim. Ona o anda maddi bir imkanda sunabilirdim ama utandırmaktan çok korktum. Kırmaktan, incitmekten korktum.

Eliyle yaşıtları gibi ok hareketi yaptı ve mahçup bir şeklide gözlerini yere indirdi.

Artık dualarımda o da olacak.

Yolu açık olsun.

Çalışkanlığı, mücadelesi , hayata asılışı, hayalleri bitmesin ve hayat onu istediği yere götürsün.

Allah’ım lütfen onu koru.

Sevgi ile…



Yorumlar

Popüler Yayınlar