EGE SENDROMU YAŞAMAK :))


EGE SENDROMU;

Kalbimiz Ege’de kaldı, herkes pazartesi sendromu yaşarsa, bizde ailece Ege sendromu yaşarız dedik ve yazıya başladık.

Ahh ahhhhh; Güzel EGE…

Efendim, dört günlük tatili bahane edip, Ege ‘’Urla Enginar Festivali’’ sebebimiz olmak üzere düştük yollara, rüya gibi bir dört günden sonra işe dönüş ve hafta ortasında yaşanan sendrom normal olsa gerek.

Bunalımdayız…

Güneşli güzel İzmir ve sahil kasabalarından sonra, güne serin, bol trafikli ve stresli İstanbul günleri ile başladık.

Eskiden, - aman kardeşim herkes emeklilik bekliyor, tutturdular Ege diyen ben deniz, bambaşka bir formattayım, gezinin etkisi ile.

Hayatı fazla ertelemeyelim, çokta beklemeden göçelim Ege’ye J modundayım bu sabah.

Güzel İzmir ve kasabalarından bana kalanlar;

·         Sakin, relaks kahvaltılar;

·         Bol güneş, d vitamini, ancak kavrulmadan…

·         Başında kocaman çiçek takmış, muhtemelen emekli, şile bezli elbiseli orta yaşlı hanımlar;

·         Enginarlar ve tarlaları;

·         Kümesten alınan sıcak yumurtalar, gezen tavuklar ve baba hindiler,

·         Sıkılınca en yakın koya gidip, dilediğin gibi girilen mis iyot kokulu  denizler;

·         Börülceler, otlar, zeytinyağları; otlu gözlemeler, radikalar, şevketi bostanlar, enginar dolmaları,

·         Saat 10.00 gibi üretmeye başlayıp, saat 16.00 da  paydos edebilen ve bunu normal gören iş insanları,

·         Sakin mekanlar, yavaş hizmetler,

·         Ev yapımı limonatalar,

·         Abartısız yaşamlar,

·         Koşturmayanlar, hallederizciler,

·         Sandaletler, şortlar, uçuşan rahat ve keten elbiseler;

·         Ot ve çiçek kokan sokaklar, kuş sesleri

·         Şarap bağları,

·         Köpekler, sere serpe yatan J  sen git İstanbul’da didiş insanlarla belki ilerde benim gibi yatarsın ifadeli köpekler,

·         Sosyal medyadan uzaklaştıran ortamlar,

·         Pembe çiçekli evler,

·         Bademler köyü, sanat, resim, boncuk, vs…

Belki ilk etapta bu rahatlığa alışmak zor diyenleriniz olursa, biz dört günde bu formata geldi isek, sizde bir dört gün kaçın sonra konuşalım derim.

Sonuç; sayın eşimle hala sağlıklı iken,  üretmeye devam ederek ama mekan ve lokal değiştirerek, KENDİMİZİ BU KADAR HIRPALAMADAN,  ne varsa satıla, Ege ye yerleşile…

Selametle,

Güneş Banu KOCATEPE

MAYIS 2018

Can Yücel ile veda edelim,

Diyelim yağmura tutuldun bir gün
Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek
Öbür yanda güneş kendi keyfinde
Ne de olsa yaz yağmuru
Pırıl pırıl düşüyor damlalar
Eteklerin uça uça bir koşudur kopardın
Dar attın kendini karşı evin sundurmasına
İşte o evin kapısında bulacaksın beni
Diyelim için çekti bir sabah vakti
Erkenceden denize gireyim dedin
Kulaç attıkça sen
Patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan
Ege denizi bu efendi deniz
Seslenmiyor
Derken bi de dibe dalayım diyorsun
İçine doğdu belki de
İşte çil çil koşuşan balıklar
Lapinalar gümüşler var ya
Eylim eylim salınan yosunlar
Onların arasında bulacaksın beni
Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya
Çakmak çakmak gözleri
Meydan ya Taksim ya Beyazıt meydanı
Herkes orda sen de ordasın
Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından
Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim
Özgürlüğe mutluluğa doğru
Her işin başında sevgi diyor
Gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili
Bi de başını çeviriyorsun ki
Yanında ben varım
Can YÜCEL




 

Yorumlar

Popüler Yayınlar