ARBAT SOKAĞI
Moskova
Arbat Sokağındayım, hani şu, tarihe yön veren, sanatçılar barındıran meşhur
sokak. Ölmeden önce görmemiz gereken yerlerden biri.
Nam_ı
diğer, Kendini Taksim zanneden sokak.
İki
rivayete göre almış adını, birincisi Slavca Tepe anlamına gelen , diğeri arka
mahalle anlamına gelen Arapların isimlendirdiği ARBAT , hangisini beğenirseniz.
Yüzyıllara
tanıklık eden sokakın tarihçesi 1493 lere dayanıyormuş, anlata anlata
bitirilemeyen sokağın benim penceremden hikayesi;
Sokağa
araba girmesi yasak, sokağın başına geldiğiniz andan itibaren turist akını ile
karşılaşıyorsunuz ama Taksim kadar yoğun bir turist trafiği yok. Daha dingin,
daha sakin burayı tercih edenler.
Tarihi
binalarla çevrili olmasına rağmen öyle aval aval bakılacak bir durumu yok gibi.
Sokağın
ortasında çiçeklerle bezenmiş minik dükkan buketleri karşılıyor sizi. Restoranlar
dizili, amma önünde avaz avaz bağıran çığırtkanlar yok, Taksimde cağğğnım
Taksimde, beni ve turistleri en rahatsız eden olay .Gel vatandaş, gellll Sanki
bağırmazlarsa insanlar tercih etmeyeceklermiş gibi.
Dondurma
şovumuzu kastetmiyorum, o şov bir harika, bizi uluslararasılaştırdı,
reklamımızı yaptı çoğu yerde ne de olsa.
Restoran
demişken, meşhur Türk döneri görmeniz mümkün. Gözünü seviyim memleketimizin.
Her yerde namımız yürümüş.
Bol
bol hediyelik eşya satan dükkan dizili, hepsinin önünde kendi reklamını yapan
bir şahıs, bağırmıyor sadece boynuna ilanını asmış, oku ve anla diye bekliyor.
Matruşka
satan dükkanlar çoğunlukta, onlar için önemli bir değer. En küçüğü üç parçadan
oluşuyor ve 200 ruble. Yani bizim Taksimimizdeki fiyatların çok misli.
Sanatçı
sokağı diyorlar ya, gerçekten öyle. Her köşede boya ve paletini açmış bir
değer, emeğini sergiliyor. Kimisi Kremlin sarayını ve tarihi değerleri, kimisi,
kedi köpek sevdasını, kimi ekmek tahtası oyuyor, resmediyor, kimide kara kalem
çalışıyor. Fiyatlar haklı olarak fahiş. El emeği göz nuru neticesinde.
Tüm
sanatçıların hali hazırda bulundurduğu şemsiyeleri var, malum yağmur burada
haber vererek geliyor, en az günde bir kez. Önce hey geliyorum diyor, ses
çıkarıyor, rengini kapıyor, karartıyor veeee boşaltıyor, o arada Kentli tüm insanlar
alışmış önlemlerini alıyorlar. Sanatçılarda dahil.
Ne
şiş yanıyor, ne kebap, ıslanan sadece bilmeyen ahmak.
Arbatta,
gezen tüm hatunlar edalı, sokak gibi…
Arbat
sokağında, tiyatroya da rastlamak mümkün. Onlar için tiyatro olmazsa olmaz.
Bunun
dışında, Dansçılar ve müzisyenler var her köşede, kendilerince müzik /dans yapıyorlar. Ben iki kız kardeşin önünde
buldum kendimi, ikisi de bir örnek giyinmişlerdi, yumuşacık seslerini dinleyip,
mola verip, bu görmeden ölmememiz gereken yerde dolaşmaya devam ettim.
Çayskovskiler,
Mayokoskiler, Puşkinler dolaşırda ben dolaşmazmıyım.
Sonuç
olarak, tarihi ve kültürel dokusu ile nam salmış kenttin sokaklarında
yaklaşık dört saat geçirdim.
Yedim,
içtim, alış veriş yaptım, üstelikte yağmura yakalanmadan, oldukça keyifliydi.
Döner
dönmez ilk işim Taksime İstiklal’e uğrayıp, oralara farklı bir gözle bakmak,
zira kendisini taklit etmeye çalışanlar var.
Haberi
olsun.
Tüm
değerlerimizin kıymetini bilerek,
Sevgiyle
G.Banu
KOCATEPE
Ağustos
7
Yorumlar
Yorum Gönder