GEZELİM GÖRELİM (YUNANİSTAN-MAKEDONYA)
Gezelim Görelim serimize devam
ediyoruz canlar, sırada Yunanistan ve Makedonya var.
Yunanistana kalbim çarparak
gittim ne yazık ki hüsranla döndüm. Kalp çarpıntımın sebebi Selaniğe uğrayacak
olmamız ve Yüce Atamın doğduğu evi görecek olmamdı.
Selanik gerçekten çok hoş ve
ikinci büyük şehirlerinden biri malumunuz. Kafeleri, mekanları bakımlı ve cıvıl
cıvıl. İnsanları bizim kopyamız gibi ‘’tip’’ olarak.
Tip belki benziyor da , huy suy
benzemiyor kusura bakmasınlar, Türk olduğunuzu anladıkları anda şekilleri
şemalleri değişiyor ne yazık ki, unutamamışlar denize döküldüklerini.
Selanikte bulunan Beyaz kalede
nam-ı diğer Kanlı Kalede , kalenin
üzerine Osmanlı/Türklerin yazdıkları bir notu Unesco nun korumasında olmasına
rağmen alçı ile kapatmışlar.
Orada sahilde minik bir kafede mola
sefası ertesi, Atatürkün evine gidince ayrı bir şok yaşadım. Tüm eşyaları !!!
bakım nedeni ile gönderilmişti ve odalar bomboştu. Sadece Atamızın resimleri ve
mutfakta bir masa ile bir kaç kapkacak vardı.
Umarım bir an önce Kültür ve
Turizm Bakanlığı bu işe el atar ve eşyalar bakımdan gelir.
Bahçesinde babacığı Ali Rıza
Efendinin diktiği nar ağacı, endamı ile süzüm süzüm süzülüyordu. Kasım ayında
giden ziyaretçilere bu narlardan ikram ediyorlarmış. Nasip olmadı, mevsiminden dolayı,
ama düşünsenize Atanızın
meyvasını yediği ağaçtan sizde yiyorsunuz, tabii hala o yoldan gidiyorsanız.
Çok ağladık, çok duygulandık,
temennilerle, Türk olmanın gururu ile çıktık oradan.
Selanik sonrası Kavalaya geçtik,
bildiğiniz bizim İzmir Kordonboyu gibiydi. İzmir’i taklit etmiş. Birebir aynı
diyebilirim.
Yemekler mekanlar çok hoştu.Damak
tadı zaten bizimkine uygun, yıllarca iç içe yaşamış olmanın verdiği eşitlik ve
benzerlik olsa gerek. Kalamar dolma, ve kum midyeleri taktire şayandı.
Ama bizde de Kavaklara/Sarıyere/Boğaza
git, alasını yersin. Boşuna öyle ballandıra ballandıra anlatamayacağım.
Kavalaya gidipte kavala
kurabiyesi yemeden olmaz dedik, ve meşhur olan kurabiye fabrikalarına gittik,
çok taze ve leziz olmasına rağmen Türk olduğumuz için gösterdikleri tavırdan
(alınganlık göstermedik gerçekten öyleydi) hiç hoşlanmadım. Edirne
Kurabiyemizin üstüne yok diye düşündüm. Gözünü seviyim memleketimin.
Fiyatlar fahiş unutmadan.
Ha bu arada Yunanistana girerken
kara yolculuğu yaptığımızdan, ilaçlı sudan geçirildiğimizi de belirtmek
isterim.
İki gün sonra Makedonyaya
yollandık.Üsküp ilk durağımızdı.Bayıldımmm.
İnsanları, mekanları,
tarihi
dokusu, 2014 Üsküp projesi yeni hali, dondurması, mısırı, teleferiği, doğası, incileri,
balığı, elmaları, kırmızı armudu ve fiyatları harikaydı.
Kızlar desen boylu poslu,
kıyafetler modern, insanlar güzel. Daha ne olsun.
Köfte de son noktalar. Fasulye
hemde kuru fasulyeleri nefisti. Boşnakların
olduğu taraftaki tatlılar müthişti. Gezelim görelim yerine yemek bloguma
yazabilirmişim buraları J))
Türkçeyi yüzde seksen kesim
konuşuyordu.
Sonuç olarak kanaatim ( Makedonya
dan bir gelinim olması için dua ederek) , Yunanistan ertesi Makedonyanın/Üsküpün
çok iyi geldiği idi.
Her şeye rağmen olumlu tarafından
bakıp, iyi ki gördüm diyorum.
Türk topraklarında yaşamaktan
gurur duyarak.
Atatürk’ün evini, doğduğu evi hep birlikte takip etmek
dileğiyle.
Sevgiyle...
G.Banu KOCATEPE
Ağustos 2014
Yorumlar
Yorum Gönder