YAKALANAN KISRAK HARMAN DÖVERMİŞ...



“Yakalanan kısrak harman dövermiş…” İlişkilerinizde, iş hayatınızda özel hayatınızda, acaba siz yakalanan kısrak gibi misiniz? Kullanılıyor musunuz? Kendinize vakit ayıramıyor musunuz? Gerçekten yakalanan kısrağın hikayesini duydunuz mu?


Atalarımız yaşadıkları olayları çok güzel ifade ederek, bizlere deyimler olarak iletmişlerdir. Yukarıdaki deyim aslında halen günümüzde az da olsa kullanılmakta olan bir sistemi anlatmaktadır. Bu hikaye şöyle başlar. Ahırlarında dokuz ay boyunca at bakmak istemeyen zeki köylüler, dağarda özgüce dolaşan ve yaşayan vahşi at sürülerine gözlerini dikmişlerdir. Bahar gelince köylüler bu atların otladığı yerlere gider, içlerinden tecrübesiz olduğu için daha çabuk yakalanacak olan genç kısrakları yakalarlarmış.

Bu kısrakları harmanların dövüldüğü yere götürür, bağlar ve yuvarlak bir döner dolapta gezdire gezdire harmanı dövdürürlermiş. Köylü, hasat sezonuna kadar hiç masraf etmediği için ve hazıra konduğu için mutludur. Nasılsa emek harcamamıştır, bütün bir yıl bakıp sorumluluk üstleneceği bir at olmadığı için duygusal bir bağı da yoktur. Yalnızca otunu ve suyunu özensizce vererek kısrağı işi bitene kadar kullanmak peşindedir.

 Peki ya genç kısrak, tecrübesiz olduğu ve hazırlıksız bir anında yakalandığı için olayın farkına yeni varmıştır. Daha önce hiç deneyimlemediği bir olayın tam ortasında bulur kendini. Mecbur kalmıştır, başa gelen çekilir, vardır bunda da bir hayır der. Harmanı döverken çevirdiği dolabın her turunda yere biraz daha sağlam basarak tecrübelenir, kuvvetlenir ve olgunlaşır. İlk zamanlar olayın telaşı içinde net olarak göremediği büyük resmi şu an görmeye ve kendini sorgulamaya başlar.
Köylünün keyfi yerindedir. İşi hiçbir emek harcamadan zaten görülmektedir. Sadece kendine gelen menfaatin peşinde birikim sürahisini doldurmaktadır. Aynı anda kısrak yaşı büyümese de kendini dinlemiş, güçlenmiş ve akıllanmıştır. Günlerdir durmadan dövdüğü harman önce onu sersemletip yorgun düşürmüş, kaslarına ağrılar vermiş olsa da onu tutan kayışları koparacak güce ulaşmasını sağlamıştır.

 Köylü, atın değiştiğinin ve artık bulunduğu duruma isyan ettiğinin farkında bile değildir. Çünkü ilk birkaç günden sonra atın yemeğini, suyunu bile başkalarına verdirmektedir.

 Kısrak bir sabah silkelenir ve ona artık dar gelen kayışlarını koparır. Etrafındaki çitleri kolaylıkla bir darbede parçalar. Ait olduğu özgür olduğu ve kendini mutlu hissettiği çayırlara doğru hızla ama bir o kadar da rahatlamış olarak koşar.

 Köylü, o ana kadar düşünmediği soruları düşünmeye başlar. Şimdi ben ne yapacağım, keşke kısrağa biraz nefes aldırsaydım, ona yardımcı olacak ekipmanları alsaydım demeye başlar.

 Hayatta ilişkiler de böyledir. Siz savaşçıysanız, iyi insan olmaya çalışıyorsanız, güvenilirseniz, başladığı işi mutlaka sonuçlandırır etiketi üzerinize yapıştırılmışsa ve hepsinden önemlisi vicdanlı biriyseniz aman dikkat. Bir anda genç kısrak gibi kendinizi yakalanmış ve sırtınızda size ait olmayan ya da başkalarıyla paylaşsanız daha rahat taşıyacağınız bir yükün, sorumluluğun altında tek başınıza kalmış bulabilirsiniz. Bu olay işte, özel hayatınızda, evlilikte, aile ilişkilerinde yani hayatın her noktasında kendini gösterebilir. Diğerlerinin keyfi yerindeyken, siz ırgat gibi çalışan ya da kendine vakit ayıramayan bir konumda bulursunuz kendinizi.

 Nasılsa siz o işi, o sorumluluğu, hakkıyla, fedakarlıkla gerçekleştirdiğiniz için, herkes ortadan kaybolur. Bir süre sonra siz bu yükten dolayı isyan etseniz de sizi duymamazlıktan gelirler.
Ne zaman artık yeter dediğinizde ve genç kısrak gibi kayışlarınızı koparttığınızda, hepsi birden panik olurlar, aman biz sana yardımcı olalım, yükünü, sorumluluğunu paylaşalım diyerek aslında en başından beri yapmaları gereken şeylerin farkına varırlar. Ama ne tecrübeleri vardır ne de bilgileri. O harmanın üzerine hayatlarında bir gün bile çıkmamış sadece uzaktan seyretmişlerdir.

Şimdi genç kısrağın kayışlarını seneler sonra kendileri takmaya çalışırlar ve işte o zaman farkındalık başlar…

 “ Yücelerin Yücesi Tanrım
Beni ben yapan tüm değerlerimi, özelliklerimi, kabiliyetlerimi olduğu gibi sahipleniyor ve bunları bana bahşettiğin için sana şükrediyorum.
Güzel bir vicdana sahip olduğum için,
Doğduğum günden bu güne kadar, kimseye bilerek ve isteyerek kötülük yapmadığım için,
Kul hakkı yemediğim için,
İyi ve doğru bir insan olmaya çalıştığım için, kendimi çok seviyorum ve şükrediyorum.
Bu güne kadar her ne yaşadıysam yaşadım. Her neyi deneyimlediysem deneyimledim. Deneyimlerimin hepsini sevgiyle kabul ediyorum. Tüm bu deneyimlerin beni bugünkü iyi insan olmamı sağlayan imtahanlar olduğunu kabul ediyorum.

 Beni kullanan, bana sırtını dayayarak tek tarflı menfaat sağlayan, iyi niyetimi suistimal eden, kendimi değersiz ya da kullanılmış hissettiren herkesi ve onların hayrıma olmayan tüm enerjilerini artık kabula geçiyorum. Bu enerjileri ruhumdan bedenimden enerji alanımdan temizliyorum, sevgi enerjisine dönüştürüyor ve Evrene serbest bırakıyorum. “

İyi ki varım, İyi ki Tam’mım

 Sevgiyle Serkan Sorguç ŞifaChi

Yorumlar

Popüler Yayınlar