MİSAFİR



Dün akşam dünyamıza yeni misafir olmuş bir bebeği görmeye gittik. Zeynep bebek.Aman Yarabbim o nasıl küçük bir ağız, nasıl küçük eller, nasıl küçük dudaklar, insanın aklı dimağı almıyor.

Henüz bir haber… Yaşam hakkında…

Ürkek ve kırılmamış bir kalp taşıyor. Kalbini alıp karşı kıyıdan gelmiş buralara. Nefes almaya çalışıyor minicik burnuyla, öyle bakıma muhtaç ki, o minicik avuçlarında saflığın ve temizliğin sıcaklığı var. Buna rağmen tutunmaya çalışıyor hayata, eşimin ellerini sımsıkı tuttu, bende buradayım dercesine. Başına gelecek iyi ya da kötü tüm olaylardan habersiz.
Hala anne karnını arıyor. Orası çok güvenli ne de olsa. Sessiz ve korunaklı, yapayalnız.
Şu anda ışık, gürültü, ses , insanoğlu, her şeye alışmaya çalışıyor. Ne kadar ansiklopedik bilgiye sahip olsak ta, doğa gereği içgüdüler yönetiyor anneyi, sarıp sarmalanmak istiyor belki. 

Ayaklarını karnına çektiğinde derdi gaz değil bence, anne karnındaki pozisyonu arıyor hala. Sen istediğin kadar odasını güzel döşemekle, ciciler almakla, hatta materyalist yaklaşımlarla geçir , onun tek isteği senin sevgin ve merhametin. Yoksa…
Geldin artık güzel bebek bu yakaya, hoş geldin, sefalar getirdin. Hayat sana güzellikler getirsin.

Bu vesileyle analığın yüce duygusunu bir kez daha anladım. Kokusunu, emzirmenin duygusunu, cahil-eğitimli, köylü-şehirli ,tecrübeli-tecrübesiz, ne olursa olsun , o aranıza kimsenin giremediği alış verişi.

Atalarımız boşa dememiş; ‘’köpekler ana olmasın’’…


G.Banu KOCATEPE
OCAK 2013-01-22

Yorumlar

Popüler Yayınlar