MİHRİCAN



‘’Eşi vefat etmiş bir kadının gözlerinden çevrede gördüklerini anlatın. Unutmayın ki bu her zaman hüzünlü bir durum olmayabilir.’’

Elektronik postamda bu alıştırmayı gördüğümde önce ne yazacağım hakkımda hiçbir fikir oluşmadı. Nedense içimi hüzün kapladı. Kahramanı hemen kendim gibi düşündüm. Oysa biz yeni yetme, çakma yazarlardan istedikleri bu değildi, bu acı sanal olaya, konuya  eğlenceli bir gözle bakabilmekti olayın özü. Tablo bana uymadığına göre eşten çok çekmiş nüktedan bir kadın kahraman yaratalım o halde. Başlasın eğlence…

Geberesice, uzun boylu, iri kıyım, eğitimsiz ama her bir haltı bildiğini zanneden bir kabzımaldı. Tip desen tip yok, para desen para yok, olmazsa olmazların ‘’ağır abisi’’ bir delikanlıydı. Sözü sohbeti çekilmediği gibi üstüne üstlük dayağı ve  piste bir kokusu vardı kokarca gibi. Banyo yapmayı haftada bir gün ile sınırlamıştı. Ne de olsa hayat pahalıydı. Şimdi banyo yapınca,su, elektrik, şampuan ay pardon kalıp beyaz Hacı Şakir sabun ooooo hepsi para. Ne gerek vardı; temizlenmeye , aklanmaya, paklanmaya.
Dişler desen koyu sarı, doğal,  naturel, diş fırçası geberesicenin hayat bakışına ters. Yahu adam bütün gün meyve sebze kasaları ile indir kaldır uğraşıyor iken nerden çıktı bu metro seksüel talep? Temizlik erkek adama ters, amcamın kitabında.

Anlayacağınız hiçbir kadına cazip gelmeyecek bir adam. En önemlisi ruh yok ruh. Neyse efendim…

Ani bir kalp krizi ile geberip gitmişti işte. Parasızlıktan üç beş akraba kaldırdılar merhumun leşini.

Şimdi kahramanın naif, çelimsiz, şiddetten ürkmüş genç ve dul karısı baksın hayatın penceresinden.
Gün yüzümü görmüştü?  Mihrican, baba evinden kaçmış, Allahın kazmasına varmış, adam sanmıştı bu hıyarı. Neyse ki bir işe girmeyi akıl etmiş, çay ocağında dört yıldır çalışıyordu. Allahtan Eli ekmek tutuyordu. Çoluk çocukta yok tu çok şükür. Çevresindeki adamlar evdekine hiç ama hiç benzemiyordu. Bazen burnuna bir parfüm kokusu geliyor, kendinden geçiyordu Mihrican.

Artık ürkekliğini atmalıydı nede olsa baskı ortadan kalkmıştı. Her kadın gibi  J silkelenmesi için iki gün yetti.
Önce kafayı açtı Mihrican. Biraz paralansa gardırobu da değişecekti. Etrafa alıcı gözle bakmaya başladı. Geberesiceye benzemeyen ne çok adam vardı. Çeşit çeşit, zayıf, kısa, agresif, durgun, temiz, mis kokulu, nicesi vardı. Daha önce neden görmemişti bunları o ceylan gözleri. Bazen kendine bu çeşitlemeler arasında soruyordu gerek var mıydı bunlara, çıkamıyordu işin içinden. İçinde gizli kalmış feminist vardı belki… Düşündü,düşündü…

Şundan artık çok emindi. Hayattaki her zorluğu, zor da olsa, yorulsa da üstesinden gelecekti.Her zaman yalnız değil miydi? Gerçek aşkı arayacaktı. Para pul değildi derdi. İçten bir bakış, gülüş, mis kokulu bir adamdı beklediği.

Çok mu istiyordu Mihrican…

G.Banu KOCATEPE
10.01.2013

Yorumlar

Popüler Yayınlar