ANNEM ANNEM
Yetmiş
bir yılının sıcak mı sıcak Ağustos ayının onunda doğurmuş beni annem. Kendisi
daha çocuk denecek yaşta. Yirmi yaşında. Şimdilerde yirmi yaşındakilere
mümkünse soru sormuyoruz.
Kırıkkale
de Makine Kimyadan burs alan babamla o sırada görevde bulunuyorlarmış.
İnanılmaz
zor bir doğumla, iki gün sancı çektirerek, yirmi saatte doğmuşum. Üstelikte
surmature…
Nerede
öyle şimdilerdeki gibi ultrasonlar, sezaryen istekleri, ebenin bile lüks olduğu
yıllar, neyse ki Hastanede doktor kontrolünde ‘’vakum’’ ile doğmuşum.
Neden
anlatıyorum bunları, bu kadar zorluk yaratan ben, çocukluk yıllarında da büyük
kazalarla , beyin travmasından araba kamyon çarpmasına kadar,çok bağdıreler
atlatarak, sürekli korkutan ben deniz, her türlü cefa çektirişime rağmen,çok
sevildim.
Aşk
çocuğuydum. Beklenen ve istenen bebektim.
Anacığım
çok sevdi beni. Bunu hep hissettim.
O
yüzden hayata sağlam bakışım.
Ayaklarımın
üzerinde durabilişim.
Koşulsuz
sevdi beni.
Sayesinde
insanları sevmeyi, sırtımı her koşulda yaslayabildiğim insanların yetiştirdiği
çocuk olarak , herkese güvenmeyi öğrendim ve oğluma da öğretmeye çalışıyorum.
Yedi
yaşında saçlarıma fön çektirme lüksü olan, anasından önce süslenen, gecenin bir
yarısı Arap bebek isterim diye tutturduğum ve sokaklara döktüğüm, hastalanınca
bir ay, otuz gün neredeyse naz yaptığım,
kıtlı kıymetli, nazlı niyazlı, nefis bir çocukluk yaşattılar bana.
Hafta
da bir gün lunaparklara gidebilen, bir giydiğini bir daha giymeyen, özel
doktorlarda muayene olan, daha doğduğunda arabası olan, kaloriferli evler de ,
her şeyin en iyisine layıksın tavırları ile büyüdüm. Yoktan var ettiler. Ne
şımardım, nede kibirlendim. Çok sevdim çok sevildim.
Babam
gerçekten bir kızın sahip olabileceği en şeker baba, ama annem çok özel
insandı.
Bugün
o muhteşem gün, ANNELER GÜNÜ , herkesin kucakladığı, sarıldığı, var oluşuna
kendince teşekkürlerin edildiği bir gün.Hayata geliş sebebimiz.
Böyle
günlerde nedense hep evlat oluşum aklımda, analığımı arka plana atıyorum.
Çok
özlüyorum. Arkadaşlığını, sohbetini, kokusunu, geçen gün kardeşim
-abla
çok özlediğinde, iki fincan kahve yap, karşındaymış gibi düşün dedi, için
beraber hayal et dedi,belliki denemiş, vallahi oldu.
Sanki
şen sesi, gülen yüzü ile tam karşımda , pembe kendi gibi renkli elbisesi ,
kucağında kedisi, elinde nakışı, zehir gibi kafası ile uzun uzun sohbet ettik.
Her
zamanki gibi yargılamadan sadece dinledi.
Bugünde
öyle yapacağım. Dualarını gönderdikten sonra yapacağım iki Türk Kahvesi, maksat
muhabbet olsun.
Oturalım
şöyle karşılıklı ana kız.
Gönül
ne han ister ne kahvehane, gönül sohbet
ister kahve bahane.
Seni
seviyorum canım annem, Nurlar içinde yat.
Işığın
bol olsun, üzerimize olsun.
G.Banu
KOCATEPE
Mayıs
2013
Yorumlar
Yorum Gönder