BÜYÜK LOKMA YE AMA;


Büyük Lokma ye ama büyük konuşma dediğinde annem çok kızardım gençken ve bir anlam veremezdim.

Amma tırsak kardeşim herkes,  ben böyle düşünüyorum. Dile getiriyorum derdim.


Ne kadar doğru olduğunu yaş aldıkça ve yaşadığın deneyimlerle öyle bir anladım ki herkese de anlatmak istedim tecrübelenmelerini beklemeden.


Ama olmuyor, herkesin bu işin içine gireceğini biliyorum. Er ya da geç.

‘’Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur, düşmem dersin düşersin, şaşmam dersin şaşarsın, öldüm der durur, yinede yaşarsın.’’ Mevlana Celaleddin-i Rumi

Bekara karı boşamak sözü gibi, ahkam kesersin önce,  iş başa gelince, olayların ortasına lönk diye düşünce anlarsın o atıp tutmalarının ne kadar boş olduğunu, papazın her zaman pilav yemeyeceğini.

O yüzden dil biraz terbiye edilmeli, ne de olsa dişlerimizin arasında, çıkmak başını belaya mı sokmak istiyor, hafiften bir ısırmalı, sonra ısırmak, koparmak daha acı oluyor diyerek kendisine küçük bir ihtar yapmalı.

Birde yüksek sesle düşünme modası var ya, hani düşünürken konuşanlar üstüne de yüksek sesle düşünüyorum diyenler, onların geri adım atması daha da zor. Ona göre.

Yüksek sesle düşünmemenizi öneririm bayanlar baylar. Hayır sadece kendine rezil olmak ta neyse de böyle yüksek sesle düşününce ulu orta,  ele güne rezil oluyoruz haberiniz ola.

Büyük konuştuğum günlerden birinde yaşım yirmi en fazla, anaokulunda öğretmenim o yıllarda. Çocuk konusunda her şeyi biliyorum zannediyorum. Çok seviliyorum hem öğrenciler hem veliler tarafından, o koca koca veliler eğitimli eğitimsiz fikrimi alıyorlar. Saygı duyuyorlar.

Artık iyice şişmişim, okuyorum araştırıyorum;  fakat tek eksik var, benim çocuğum yok.

Öyle ahkam kesmekle olmuyor işte.

Bir veli toplantısı ertesi doktor ve bankacı bir çiftin oğullarını yataklarına almaları konusunu pedagoglarla birlikte irdeledik.

Ben içimden çok ayıpladım. Büyük konuştum. Büyük lokma yemeliydim ama büyük konuşmamalıydım.

Sonra mı, tahmin edeceğiniz gibi,olanlar oldu. Ayrı yataklarda yatması gerektiğini gözlerimi aça aça anlatan ben, kuzu kuzu oğlumuzla tam üç yıl uyuduk.

Cipslerle, çikolatalarla çocuğunu besleyenleri ayıplayan ben, beş yaşında oğlumu diyetisyene götüren gene ben.

Buyurun buradan yakın şimdi.

Aldığım diğer dersleri,  ayıpladıklarımı hayatımın ortasına Uğur Dündar gibi düşüşünü hiç anlatmayayım.


Büyük konuştuğum ne varsa hepsi başıma bir bir geldi.

Ne mi öğrendim?

Yüksek sesle düşünmemeyi, ayıplamamayı, hayatın her şeye gebe olduğunu ve ne getireceğini gerçekten bilemeyeceğimizi öğrendim.

Şu aralar dilimi,  ki kendisinin kemiği yok malumunuz, terbiye etmeyi, beynimden geçenlere hemen hallenmemesi, atarlanmaması gerektiğini öğrettim.


Büyük lokma yiyorum büyük konuşmuyorum.

Ne me lazım.


Kalın sağlıcakla


G.Banu KOCATEPE

Mart 2013-03-26

Yorumlar

Popüler Yayınlar